Ardanın Gunlugu

23 Eylül 2007 Pazar

Yunus Gosterisi


Yunus gösterisine annem, Uras ve Uras'ın annesi Hande ablayla gittik. Önce annemle pazarlık ettim, 'Shrek gibi kötü yeri olursa hemen çıkarız' diye. Ama çok güzeldi. Ben de anneme 'Hiç Shrek gibi kötü yeri yokmuş, buna iki kere gelebiliriz'dedim.
Serbis'te (servis) yerimizi bulmak hiç zor olmadı. Çünkü akıllılık edip Uras'ın annesinin aldığı kurabiyelerin kırıntılarını koltuğumuza döktük. Yani yerimizi işaretledik.
HA nerdeyse unutuyordum. Yunus İlya'yla fotoğraf çektirdim. Elimi uzattım, hiç ısırmadı. O resmimi de buraya koyucaz sonra.

5 Eylül 2007 Çarşamba

Dalgıç Arda


Oğluş-canıma:

Bodrum’da tatildeyiz. Havuzdan çıkmıyoruz, Arda dalmanın ne kadar güzel olduğunu keşfettiğinden beri havuzda zorla tutuluyoruz. Ben yorulunca dedesi giriyor havuza. O yorulunca ben devralıyorum. Nöbet sonrası karnımızı doyurmak üzere restorana oturuyoruz. Garson bize bardakta soda getiriyor. Karşı masada Almanlar var. Onlara ise sodayı şişesi ile bırakıyor. Böyle tutarsızlıklar gözümüzden kaçmaz. “Onlara neden şişeyi bıraktı?’

Bu soruya “onlar daha çok susamış” gibi baştan savma bir cevap verilebilir. Ama böyle savma cevaplar nedense unutulmaz ve hani böyle demiştin? diye hatırlatılır.
Bunu bildiğimden “Onlar Alman, Almanlar bizim gibi su içmek yerine soda içiyolar Ardacım onun için onların masasında su yok, soda var” diye açıklıyorum.
Bunun arkasından kesin bir soru daha gelir, biliyorum, kafasına yatmadı henüz, bir yandan içimden bundan sonraki soru “Neden su içmiyolar” olacak diyorum ve işin kötüsü bunun cevabını ne yazıkki ben de bilmiyorum.

Beklediğim olmuyor, neden su içmediklerini sormuyor çünkü daha öncelikli bir soru var kafasında ama işin kötüsü bu da 4 yaşında bir çocuğa nasıl anlatılır bilemiyorum: “Alman ne demek?”
Nasıl anlatsam, nerden başlasam:
"Onlar daha uzak bi yerde oturuyolar, o kadar uzak ki uçakla gidiliyor- ve almanca konuşuyorlar. Sen okulda İngilizce öğreniyosun, biz Türkçe konuşuyoruz ya onlar da Almanca konuşuyorlar.” Şimdi benim favori sorum geliyor :-)
“Niye Türkçe konuşmuyolar, o daha kolay?”

”Ardacım onun annesi, babası, arkadaşları hepsi Almanca konuşuyor, o hiç Türkçe duymamış onun için almanca ona daha kolay geliyor” diyorum.

Düşünüyor, belli ki aklına yatıyor. ”Almanya çook mu uzak? Arabayla gidilmez mi?”

”Evet Ardacım, çok uzak, otobüslerin oraya gitmesi için çok benzin alması lazım, oraya otobüsle gitsen 3 gün sürer. Hatırlıyo musun dedenler, çağdaş dayın mesela oraya gidiyolar ya bazen. Oraya gittikleri zaman uçağa binip öyle gidiyolar. ”

Burda modu tamamen değişiyor, herşeyi biliyomuş da ben gereksiz bir bilgi vermişim gibi ”BİLİYORUM ZATEN! MÜŞTERİ ARAMAYA GİDİYOLAR.”

Burda artık kopuyoruz. Bu doğru, babam ve kardeşim her sene Almanya’ya fuar için gidiyorlar. Bunu anneannesi söylemiş çok eskiden, dedesinin nereye gittiğini açıklamak için.

Ona anlattığımız bunca şey aslında kafasındaki bir puzzle’ın parçalarını tamamlıyor. İşte bu yüzden yatmadan önce susadım, çişim geldi, kitap okuyalım, masal anlat, susadım cycle'ını 3 kez tekrarlasa, günde 100 kere anne dese ve bunların her biri bir soruya karşılık gelse de bütün hepsine değiyor.




(Bodrum Kızılagac-Sea Garden)

4 Eylül 2007 Salı

Bodrum Gümüşlük


Karaincir dönüşü Gümüşlük'e uğradık. Kocaman bi balık yedim. Garson abi beni yanına almak istedi ama kabul etmedim.
Dedem de yolda 'Bodrumdan ev alalım' dedi ama nası gelelim, orası çook uzak. Ben de ona 'sen burda otur biz annanemle tavşancılda kalırız' dedim.
Yemekten sonra da bize çiçekli bi tepside kırmızı mumlarla kahve getirdiler.

Bodrum Kalesi İnşaatı

Arkadaşlarımla Bodrum Karaincir'de Bodrum kalesini inşa ettik.

Biz bunları yaparken dedem gene yaramazlık yapmış, birsürü dikenli meyva yemiş. Dikkat etmiyo, şekeri çoğalıcak.